Yitirilmek Üzere Olan Değerimiz URGANCILIK

Yitirilmek Üzere Olan Değerimiz:
URGANCILIK


Haber: Eyyüp YALÇIN

Urgancılık (kendircilik) nedir?
Kendir (kenevir) sulak yerlerde yetişen bir sanayi bitkisinin tohumundan yağ, elyafından ip halat ve kumaş yapılan bir meslektir. Eczacılıkta, kozmetik sanayinde kendir tohumunun yağı kullanılmakta, daha eskilerde de uyuşturucu madde olarak esrar yapımında kullanıldığından kendir  ekimi denetim altına alınmış, üretim miktarına sınır konulmuştur.

Urgancılığın Tarihi
  Tarihi antik çağa kadar uzanan el urgancılığının kültür tarihimizde oldukça eskiye dayanan bir geçmişi vardır. Urgan(Kendir)’a hayatın hemen her noktasında ihtiyaç duyulduğu için neredeyse insanlık tarihi kadar eski olduğu da söylenir

Kendir nerelerde nasıl yetiştirilir, ne aşamalardan geçer.
  Kendirin ekimi Mart ayının başı itibariyle yapılır. İki veya üç kez çapalanır. Haziran sonunda boyları 3-4 metreyi bulur. Ağustos sonunda bitki topraktan elle sökülür. Yeşil olarak sökülen kendirler, düzgün bir yüzeye serilerek kurutulmaya bırakılır. Kuruyan kendirler “cergi” denilen demetler haline getirilir. Sonra “ıslak” adı verilen havuzlara yatırılır ve üzerleri baskılanır. Bir hafta suda bekletilen kendir lifleri saplarından ayrılır, cergiler havuzlardan çıkarılır ve tekrar kurumaya bırakılır. Güneş altında kuruyan cergilerin lifleri soyulmak üzere uygun bir yere taşınır. Lif ayırma işlemi daha ziyade kadın emeğine dayanmaktadır. Lifler gövdeden soyularak çıkarılır. Bu lifler ortalama ağırlıkları 2-2,5 kg.’lık yumaklar haline getirilir. Geriye kalan odunsu gövdeye ise “kelek” denir. Bunlar kışın sobalarda ısınmada kullanılır. Kışın kadınlar bu yumakları nemlendirerek (genellikle tükürüklerini kullanırlar) bükerler. Uzun kış günlerinde gecede üç kilo kadar bükebilirler. Büküm işleminin yapılabilmesi için ortamın nemli olması tercih edilir. Ortam nemli olmazsa sicimi oluşturan kendir lifleri büküldükleri şekli alamadan dağılırlar. Nemli bükülen sicim kuruduğunda büküldüğü şekilde kalır. Mağara ve dere boylarının nemli ortamında “kabiye” denilen çarklarda büküm işlemi erkekler tarafından seri olarak yapılır.
Kendir yetiştiği yöre iklimine göre farklı alanlarda kullanılır.
Kendir veya kenevir yurdumuzun birçok bölgesinde yetişir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi sulak alanlarda yetişen, yetiştiği iklime göre de kullanım alanları değişen kendirin az güneşli ve yağmurlu bölgelerimizde yetişenlerinin lifleri sertleşmezler çok ince ve yumuşak olduklarından ötürü bu liflerden dokunan bezler de gayet yumuşak ve kullanışlı olurlar. Bol güneşli yerlerde yetişen kendirlerden elde edilen lifler de sicim halat yapımında kullanılır. Rize bölgesi gibi bol yağışlı olan yerlerde yetişen kendir lifleri gayet ince ve nefis bezler dokumada kullanılırlar. Dokunan bezler deniz suyunda ya da dere sularında beyazlatılır, Bölge iklimi dokumacılığın gelişmesini sağlamıştır. Kastamonu yöremizde ise kendirden dokuma yapılmasına rağmen kendir lifleri daha ziyade sicim ve halat yapımına elverişlidir.
 
Kendirciliğin yapıldığı, yaygın olduğu ve hala devam ettiği bazı bölgeler
Tire’de sağlamlığı ve beyazlığıyla Anadolu’nun her yanında şöhret kazanmıştır Tire urganı, öyle ki Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethederken Tireli ustaların ördüğü urganlarla gemilerini Haliç’e çektirdiği rivayet edilir. Böylece “Tire malıdır” diye kalitesi marka olmuş Tire urganı kendisini tarih sayfalarından birine bağlamıştır.Eskiden sadece Rıfat Usta gibi cefakar erkeklerin uğraştığı bu el sanatı büyük bir disiplin içinde sürdürülerek günümüze kadar gelmiştir. O zamanlarda usta başları hileli urgan yapanları cezalandırır, hatta meslekten reddedermiş, Tire urganı hep kalitesi ile anılsın diye.
Kendi gibi, urganın urgan olma macerası da upuzun. Haftalık bir programla işlenen urganlar için, urgancılar önce “kendir” alırlar, kendirini alan usta çalışmaya başlar. Kendiri döver, tarar, “sle” denen ince ipler yapar, sle’ler topluya, toplular urgana dönüşür. Daha tamamlanmamıştır urganın serüveni. Toplular iki kişi tarafından çark yerine kurulan bükme dolabında bükülür ve bükülen urganlar belli bir oranda kısalır, buna “kısır yeme” adı verilir. Bağlama, düğümleme, sarma, paketleme, balyalama gibi birçok işte kullanılan urganlar tamamlanır ve Tire’yi bilmeyen insanlara uzanabilmek, ulaşabilmek için satışa gönderilir.
Tire’nin sembolü olan urgancılık deyince kenevirden üretilen kendir urgancılığı akla gelmektedir. Küçük Menderes ovasının verimli topraklarında yüzyıllar boyunca bölgenin en kaliteli kendiri yetiştirilmiş ve beyazlığı ve sağlamlığı ile tüm yurtta ün kazanmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethederken, Tire’li ustaların ördüğü urganla gemilerini karadan Haliç’e çektirdiği rivayet edilmektedir. Osmanlı Donanması’nın halatları da Tire’de dokunmaktaydı. Bu nedenle kent yüzyıllar boyu Kendir Vergisi’nden muaf tutulmuştur. Osmanlı döneminde binden fazla olan çark sayısı, 1951 yılında Tire Ticaret ve Sanayi Odası tarafından yayınlanan kitapta 600 çark olarak geçmekte iken günümüze 50 çark kalmıştır. Tire Müzesinde urgancı esnafının dokuduğu atlas üzerine işlenmiş ve üzerinde İmam-ı Gazali’nin adı yazılı klaptanlı Urgancılar Sancağı bulunmaktadır. Şu anda 50 kadar aile evlerinde urgancılıkla geçinmektedir.

Kastamonu’da Urgancılık
Kastamonu ‘da da diğer illerimizde olduğu gibi  urgancılıkla geçinen aile sayısı çok azalmakta olup meslek bitmeye yüz tutmuştur “ben ölmeden kimse Kastamonu ’da urgancılık bitti diyemez” sözleriyle mesleği savunan ve urgancılığı yaşatmaya çalışan Hasan Yetişken dışında, urgan imalatı üzerine vergi veren kimse bulunmamakta, urgan üretimi köylere hatta köylerde bazı ailelere kadar sınırlanmıştır. Kastamonu’nun Türkiye ye açılan en büyük sektörü olduğu yüzde yüz yerli her kazanç Kastamonu(lu)’ya ait olduğunu tamamen Kastamonu’nun kazandığını vurgulayan Hasan Yetişken Kastamonu için urgancılığın önemini anlatan İsmet Özel’e ait şiirden bir dörtlük okumayı ihmal etmedi.
Aşağıda Kastamonu’da urgancılık konusunda Hasan Yetişken ile röportajımız yer almaktadır.
Hasan Yetişken İle Ropörtajımız
Hasan Bey Urgan(Kendir) nasıl elde edilir nerelerde kullanılır?
 Kendirimiz, topraktan bitiyordu ama bunun içinde ne denir ona sazlık noktasında düşünün kendir yerden bitti , gıcısı var, gıcısını yakıt olarak kullanıyorsun kendirini yapıyorsun işçi olarak bunun kendirini ilk üç maddeye ayırıyorsun ; tarıyorsun artan kısmı urgan yapıyorsun kalan kısmı öz kendir kısmını sağ yapıyorsun, inşaatlarda su tesisatı olarak kullanıyorsun bütün Türkiye ve dışarı bunu ithal ediyorsun, en artan kısmı da yağlı salmastra şeklinde belediyelerde kullanılıyor.

Kendir sektörü Kastamonu’da sizce ne zaman bitti?
Tabi son dönem babamızda bitti bu iş ama ticaret odasında, imalatta son kayıtlı üye benim geçen dönemlerde toplantılarda urgancılık öldü diyorlarmış toplantılarda bunun karşısında ben ölmedim ben ölürsem öldü dersin ama ben hala diriyim ve bu işin arkadasındayım bu iş ben ölünceye kadar devam ettireceğim ha ben öldükten sonra bitti bu iş. Urgancılık (kendircilik) sektörü  Türkiye’ye hitap eden Kastamonu’nun en büyük sektörü. En büyük sektörüyüz Kastamonu Taşköprü, Germeç ve Kastamonu merkezi geçindiren bir sektör. Bütün herkes bu işten geçinir. Bizim mesela 2 tane atölyemiz var. İçliik dediğimiz biri 200 metre biride 100 metre. Bu çeşme Aktekke civarında hep böyle atölye, şimdi onlar mağdur durumdalar. Köylerde hep tezgahlar var. En son fabrika kuruldu, Taşköprü fabrikası kuruldu. Oda yürümedi. Siyonist ve mulsist sistem Amerika imalatı bitirdi. Alternatif usuller çıkarttı, jüt çıkardı naylon çıkardı sızal çıkardı ve kendi öz maddemizi imalatımızı bitirdi. Bizi yendi. Anlatabiliyor muyum biz onları İstanbul olarak yendik farklı şekillerde yendik ama iş dizeyde değil. Mesela şu jütü Kastamonu kendirinin karşısına yarı fiyatta çıkarttı. Daha sonra daha düşük fiyatta naylonu çıkarttı. Yani öz imalatımızın karşısına şu jütü koydu. Bunu düşük fiyatla yaptı daha sonra kendir yüksek fiyat ya onun seviyesine çıktı onu öldürünce jütü ve naylonu piyasaya sürdü. İthal yerliyi yendi. Yerli olayını kaldırdı.

Kastamonu’nun Türkiye’ açılan en büyük sektörü urgancılık dediniz eğer kazandırıyorsa sakıncası yoksa ne kadar kazandırıyordu diye sormak istiyorum?
 “Benim 18 yaşımda Salı günleri sabahleyin Ankara' ya gidiyordum 2 tane korumam vardı. Akşama kadar oralarda malzeme dağıtıyordum, akşam sipariş alıyordum. Kayseri rüzgarlıda kapıdan çıkarken çay içiyorum çıkınca dışarı ya Yetişken bir tonda yağlı salmastıra gönder, Çay söyle diye seslenir gibi yağlı salmastıra söyleniyordu. Ben bu bir ton siparişi alıyordum 500 kilosunu bizim içlikte yapıyordum 500 kilosu' da tepebeyinin orada yapılıyordu. Bir ton salmastıra ne demek biliyor musun şimdi bu zamanda 20 milyar lira, yani benim salı gün ki cirom tek günde kazandığım para 20 milyar lira. O zaman benim düşüncem şuydu biz 3 kardeşiz onların aldığı maaşın ben iki katını alıyorum, Onlar ne yapıyor üç buçuk beş yedi buçuk on benimse 30milyar lira kazancım. Yani o günkü Kastamonu sektörünün bana yansıyan kısmını söylüyorum. Anlatabiliyor muyum imalatta bu vardı. Kazanç vardı köylü yüz kilo kendirle geliyordu şu Ankara’daki fiyatı on beş bin lira yüz kilo kendir on beş bin lirayla çav bu aldığı parayı ihtiyaçlarını bütün esnafla görüyordu alışveriş yapıyordu cebine kalan parayla köyüne dönüyordu. Bütün sektör bu şekilde dönüyordu. Esnaf canlı köylü canlı çünkü köylü milletin efendisiydi. Atatürk öyle demiyor mu idi?
Köylü milletin efendisi eğer köylü zengin olursa o millet zengin olurdu o zaman köylü zengindi imalatını köyündeki her şeyini kendi yetiştiriyordu. Onları alıyor götürüyor en son kamyoncu kazanıyor. Yüzde yüz Kastamonu’ya dönüş her şeyiyle bizim. İthal ne 90 liraya alıyorsun 100 liraya satıyosun.10lirası senin. 5lira kazandın kazanamadı bide müşteri taktı tamamen kaybettin. Yerli olayında imalatında kendi olayın da böyle kazanırsın. Yüzde 100 kazanç yünde beş kazanç. Yüzde beş kalan kısmını da faiz yiyor zaten”
Kendircilik sektörünün Kastamonu’daki önemini anlatması açısından bize İsmet Özel’ in şiirinden bir dörtlük okuyan Hasan Bey Urgancılığın Kastamonu ve Kastamonulunun hayatı için önemini aşağıdaki mısralarda anlatmak istedi.
İşte Kastamonu’ da kendirciliği urgancılığı anlatan İsmet Özel’ e ait olan mısralar.

ESENLİK BİLDİRİSİ
Bir şehrin urgan satılan çarşıları kenevir
kandil geceleri bir şehrin buhur kokmuyorsa
yağmurdan sonra sokaklar ortada kalkmıyorsa
o şehirden öcalmanın vakti gelmiş demektir.

Duygular paketlenmiş tecime elverişli
gövdede gökyüzünü kışkırtan şiir sahtedir
gazeteler tutuklamış dünya kelimesini
o dünyadan o şiirden öcalmalı demektir

Ölüm gelir, ölüm duygusuna karşı saygısız
ve zeka babacan tavrıyla tiksinti verir
söz yavan, kardeşlik şarkıları gayetle tıkız
öcalınmazsa çocuklar bir birden bire büyüyebilir

Yargı kesin: Acı duymak ruhun fiyakasıdır
kin, susturur insanı; adına çıdam denir
susulunca tutulan çetele simsiyahtır
o siyah öcalmakcasına gür ve bereketlidir.

Vandal yürek! Görün ki alkışlanasın
ez bütün çiçekleri kendine canavar dedir
haksızlık et, haksız olduğun anlaşılsın
yaşamak bir sanrı değilse öcalınmak gerektir.
İSMET ÖZEL
Devamını Okumak İçin »